8 Ocak 2009 Perşembe

Bulutların arkasındaki mutluluk...

İstanbul'da yağmur, kar neden sevilir? Çünkü bilinir ki ardından güneş ortaya çıkacak, bahar gelecek, hava ısınacak vs. İşte ardından bu güzelliklerin gelecek olması, kimilerinin nefretle baktığı bu yağışları, kapalı havayı başkaları için güzel kılar. Aşk da böyledir. Birine aşık olursunuz, ardından hayaller kaplar beyninizin her kıvrımını, geleceği düşünürsünüz, mutluluğu hayal edersiniz, uzaklara doğru dalaaar gidersiniz. İşte bu hayaller, bu mutlu anların hayalleri önümüze çıkan her zorluğu aşmada bize kuvvet verir, bizi motive eder.
Uzun bir mücadeledir aşk... Çok sevinirsin, çok üzülürsün, çok gülersin, çok ağlarsın bu mücadele boyunca. Kendi hislerini karşındakine aşılamak, gerçekten zordur. Gönülden istersen bunu, bu gerçekleşir. Er ya da geç gerçekleşir. Ama bu 'geç' ne kadar geç bilinmez. Asıl bilinmeyen ise, psikolojinin bu 'geç' kavramının bir limitinin olmamasını kabullenip kabullenemeyeceğidir. Kabullensen bir dert kabullenmesen bir dert...
Hiçbir zaman hayata kapamayacaksın kendini. Seveceksin, bağlanacaksın, peşinden koşacaksın ama kendini hiçbir zaman dış dünyaya kapamayacaksın. Karşındaki sana her türlü testi uygular, her türlü duruma sokar ve en kötüsü her türlü zulümü üzerinde dener. Ancak birgün olup da o kişi sana geldiğinde yaşadıklarının hepsi birer ödülmüş gibi gelir. Önemli olan o andan itibaren yaşayacaklarındır.

Osmanlı gerçekten işi biliyordu. Mehter Takımı'nın yürüyüşündeki esas, bizi aşkta mutlu sona ulaştıran en önemli noktalardan biridir; 2 ileri, 1 geri. ;)

Aşk yolunda çok gazi, çok şehit verdi bu şehir. Siz siz olun, aşkınızın peşinden gidin, ne olursa olsun vazgeçmeyin. Ama en önemlisi kendinizi bu "ne olursa olsun" kavramına hazırlayın. Çünkü herşey aşkla bitmiyor, karşınızdakinden her an her türlü kazığı yemeye hazır olun. Ben yedim ordan biliyorum ;)

Sevgiyle kalın,

Şanssız Adam...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder